Milliyet Çocuk Dergisi
Milliyet Çocuk dergisiyle tanıştığımda herhalde ilkokuldaydım. Okuduğum ilk çocuk dergisi odur. Dergi alma ve okuma sevgisini onunla kazandım. Bu bakımdan bende önemli bir yeri vardır. Sonraki yıllarda, İş Bankası'nın zaman zaman yayınladığı ücretsiz Kumbara Çocuk dergisi'nin ve daha da çok, her cuma yayınlanan Hürriyet Çocuk dergisinin aşık bir takipçisi oldum. Kumbara dergisi kendine özgü baskısı, çizgi romanları ve konsepti ile sanki eski bir yaşamda aşina olup şimdi uzak ve hasretinde olduğum bir dünyadan esintiler taşıyordu. Hürriyet Çocuk ise her cuma okul çıkışında kasabamızın tek dergicisinden heyecanla alıp hemen önündeki belediye parkının ağaçları altında bir banka oturup baştan sona okuduğum, çok büyük bir aşkla sevdiğim dergiydi. Her bir derginin yeri ayrı ayrı, eşsiz ve güzeldi.
Milliyet Çocuk dergisini almaya başladıktan bir süre sonra, babam bir akşam, büyük bir mucizeyle derginin eski yıllardaki sayılarını da getirdi. Belki yüz tane, belki daha fazla Milliyet Çocuk. Ecza deposundan bir tanıdığı elinden çıkartmak istemiş. Babam da talip olmuş. (Hediye miydi yoksa satın mı almış, ilk kez burada yazarken aklıma geliyor bu soru. İnsanın şimdiki zamanda geleceği keşfetmesi gibi, geçmişi de keşfetmeye devam edebilmesi enteresan.)
Bu eski Milliyet Çocuklarda derginin tasarımı farklıydı ama görselleri, çizimleri, yazıları, köşe yazıları ve çizgi romanlarıyla bir o kadar güzeldi. Bu mucize hazineyi kana kana okudum. Derken bir gün babamla aklımıza bu çok sayıdaki dergiyi bir düzene sokmak için ciltletmek geldi. Aslında düşününce büyük ihtimalle babamın aklına gelmiştir. Çocuk halimle "ciltleme" diye bir işlemi bildiğim bile şüpheli. Ama hemen benimsediğim bir fikir oldu demek ki. Sonra babam dergileri tanıdığı bir ciltciye (ya da matbaacıya) götürdü. Aradan epey zaman geçti. Dergiler gelmiyor. Eyvah! Babam gidip gidip soruyor. Cevap ne, belli değil ama kesin olan bir şey var, o da dergilerin ortada olmadığı. Derken bir gün babam üzgün bir halde "Dergiler kaybolmuş" gibi bir şey söyledi. Bu zaten, aradan geçen bu uzun zamanda, yavaş yavaş aklıma gelen bir ihtimaldi. Çaresiz kabullendim. Böylece konu kapandı. Sonra yine beklenmedik bir gün babacım dergilerin bir kısmını kurtarmış olarak getirdi. Nasıl olduysa bir kısmı bulunmuş ve ciltlenmiş. Aralarında Palavracı Baron'un maceraları gibi kana kana okuduğum bölümlerin olduğu bazı sayılar kaybolmuş ve geri gelmedi ama en azından bir kısmı kurtulmuş oldu.
Elimdeki dergilere baktığımda yayın kadrosunda gördüğüm isimler şöyle: Ülkü Tamer, Tarık Dursun K., Yalvaç Ural, Muhittin Kazımoğlu, Mehmet İlkorur. Milliyet Çocuk dergisinde her sayıda resimli bir edebi öykü ya da her hafta bir bölümü yayınlanacak şekilde romanlar yer alıyordu. Bunlar dışında yer alan bazı bölümler şöyleydi: Okurun Sesi, Çocuk Kulübü, Halit Kıvanç Sizlerle, Pıtırcık'ın Serüvenleri, Heredot Bile Şaşmıştı, Evliya çelebi de Şaşmıştı, Doktor Cüneyt Arkın, Taşkın Amca, Kırk Ambar, Mektup Arkadaşı, Kirpi Çocuk, Dahiler de Öğrenciydi, Anadolu Efsaneleri, Tarihimizden Öyküler, Baştan Başa Türkiye, Pul Köşesi, Rekorlarla Şaşırtıcı İnsanlar, Okunacak Kitaplar, Bilmece Bulmaca, Seçme karikatürler ve fıkralar, Bilim Teknik, Yeni Gazete, Sinema-Tv, Yaşanmış Serüvenler, Garip Ama Gerçek, Bunları Biliyor musunuz?, Okurdan Okura,Mehmet'in Çevre Dosyası, Tarihte Bu Hafta, Basketbol Nasıl Başladı, Nasıl Gelişti?, Edebiyat Sevgisi, Garip Öyküler, Dünyanın Dört Bucağından, Bilinmeyeni Araştırırken, Armağan Yağmuru, Her Telden, Bir Öykü Yazalım, Gezerek Söyleşerek, Gelecek Zaman İçinde, Nasıl Çalışır, Merhaba Müzik...
Bu dergileri okuduğumda Cüneyt Arkın yine ünlü bir aktördü. Düşünsenize sinema oyuncusu olarak bildiğiniz, merak ettiğiniz Cüneyt Arkın size doktor kimliğiyle her sayıda zaman ayırıp yazılar yazıyor, şaşırtıcı bilgiler veriyor. Ne harika. Yine o zamanlar Halit Kıvanç ekranlarda sürekli izlediğimiz, en ünlü bir televizyoncuydu. Dergiden genel olarak hoşlanmakla birlikte, en çok Yalvaç Ural'ın editör yazılarından hoşlanırdım sanırım.
Dergide, baştan sona bir macera olarak yayınlanan siyah beyaz çizgi romanlar dışında, "devamı haftaya" olacak şekilde bölüm bölüm yayınlanan renkli çizgi romanlar da vardı. Bunlardan bazıları: Tarzan, Siyah Kısrak, Red Kit, Cimcime, Pembe Panter, Kaptan Cousteau, Tonton Ailesi, Şirinler, Moby Dick, Alice Harikalar Ülkesinde, Beşler Çetesi, Mırnav, Uzaylı Robensonlar, Hoşmemiş, Mac Coy, Barelli, Devlerin Öfkesi, Çılgınlar Ormanı, Demir Yumruklu Adam, Hafiye 99, Uzay Çocukları Mıstık, Totoş, İnce Memed, Küçük Kız, Maskara, Ormanlar Kralı Robin, Altı Kafadar, Larry Yuma, Baytekin, Üç İzci, Jigantik - Pençe Harekatı, Kaptan Hawker, Şimşek Santrfor, Papilio, Keskin Göz, Yıldırım Teğmen, Koçis olarak sayılabilir.
Milliyet Çocuk dergilerinde en çok sevdiğim çizgi roman Cimcime idi. Cimcime'yi sevenler herhalde benimle aynı sebepten seviyorlarlardır. Sevmeyenler de neden sevdiğimizi anlayamazlar büyük ihtimalle. Cimcime olmak, anlatılmaz yaşanır. Anlatmaya kalksam eksik kalır. Yine de dünyanın bütün masum ayrık otlarından biridir Cimcime, çizgi romanları da buruksu komik değişik bir tondadır, diyeyim de kastımın tam aksine kibirli bir gizem hissine mahal olmasın.
Milliyet Çocuk dergilerinde diğer okuduğum çizgi romanlar arasında Tarzan, Red Kit, Siyah Kısrak, Beşler Çetesi aklıma geliyor. Mıstık, Totoş, İnce Memed, Uzay Çocukları gibi çizgi romanlar benim dönemimde yayınlanan sayılarda değil, eski konsept Milliyet Çocuk'lardaydı.
Bir başka yazıda da Hürriyet Çocuk ve Kumbara'dan bahsedebilsem... Du bakalım...